Dernek Başkanı Deniz, rüzgar enerji santrallerinin Ayvacık bölgesinin doğasına zarar verdiğini ifade ederek yaptığı açıklamasında, “ Yaşadığımız ve doğal güzellikleri nedeniyle çoğu insanın yaşam özlemi duyduğu Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi 83 km’lik sahil şeridi, ormanları, bereketli ovaları, denize paralel uzanan dağları, olağanüstü güzel koyları olan sahilleri ile turizm için çok önemli bir cazibe merkezidir.
Assos antik kenti ,Gülpınar Apollon Sminteion Tapınağı, Adatepe, Yeşilyurt, Babakale ve herbiri başka güzellikleri barındıran köyleri, zeytin ağaçları, zeytinyağı üretimi, peynircilik ve halıcığı ile oldukça zengin kültür yapısına sahiptir. Ne yazık ki Ayvacık’ta bu güzelim doğa ile oynanmaya başlandı. Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin değişik şekillerde elde edilmesi için çalışmalar ülke genelinde tabii ki yapılmaktadır. Fakat Ayvacık gibi önemli bir turizm ve tarım bölgesi üzerinde rüzgar enerji santralleri ve jeotermal çalışmaları çok büyük bir hız ve büyüklük hedef alınarak devam etmektedir. Evet ülke olarak bu tür yatırımlara ihtiyacımız elbette var ama yer seçimi olarak bu tür yoğunluktaki RES ve Jeotermal yatırımlarının yeri Ayvacık olmamalıdır. Çünkü Türkiye’nin en önemli ören ve turistik yerlerinden biri olan Assos’un yanı başında dönümlerce araziyi Rüzgar Enerji Santrallerine ayırmak, bölgenin en verimli arazilerinden biri olan Tuzla bölgesine artık daha fazla jeotermal açılması tarımımıza ve turizmimize büyük zararlar vereceği görülmektedir.
RES’lerde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta nerede ve kaç adet tribün yapılacağıdır. Bölgemizde başımızı çevirdiğimiz her yerde varlıklarını gördüğümüz RES tribünlerinin çok daha fazla olmasından bölgemiz hem oluşturduğu manyetik etki alanın nedeniyle, hem de mikro iklim yapısını
değiştirmesinden dolayı etkilenecektir.
Bir virüsün bütün insanlığı olumsuz olarak etkilediği şu günlerde, ekim dikimi uygun görülen her yerde tarım yapılması bir ülke politikası olarak belirlenip ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da her fırsatta vurgulanırken, elimizde bir nimet olarak var olan ve bölgemizde yetişen ürünlerimize ve elimizde bulunan topraklarımıza( Erezyon dolayısıyla) zarar vermesi görülen bu santrallerin bu kadar yaygınlaştırılmak istenmesi bizi endişelendirmektedir.
Bizler bu yörenin insanı olarak doğamızla uyumlu hayatı yaşayamadığımız sürece bizi de içine alacak olan yok oluşa hızla ilerlemiş olacağız. Hemşehrilerimizin de bu konuda duyarlı olarak topraklarımıza sahip çıkmalarını bekliyoruz.” dedi.

Sedat Uz