Güncel

Depremlerin hava durumu gibi belirlenmesi an meselesi!

Son zamanlarda Çanakkale’de ardı ardına meydana gelen depremler, Türkiye’deki deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı.

Dünyanın sayılı sismik araştırma merkezlerinden olan ve yurt dışından birçok başarı ödülü alan Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Sismik Laboratuvrının Başkanı Prof. Dr. Günay Çiftçi “Hava tahmin raporları ile günün hava durumunun nasıl olacağı tahmin ediliyorsa, depremlerin de hangi alanda oluşabileceği konusunda çalışmalar mutlaka yapılacak” dedi.
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde meydana gelen depremlerin, Marmara depremini tetikleyeceği söylentilerini artırırken,bu söylemler dikkatleri dünyanın sayılı merkezleri arasında bulunan DEÜ Jeofizik Sismik Laboratuarı’na çekti. Dünyanın sayılı sismik araştırma merkezlerinden olan ve yurt dışından bir çok başarı ödülü alan Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Sismik Laboratuvarı, Türkiye’deki denizlerde son günlerde çeşitli araştırmalar yaparken, bilim insanları depremlerin öncesinden belirlenmesi için önemli bir aşamaya geldi. Prof. Dr. Günay Çifçi, depremlerin önceden tahmin edilmesine ilişkin ise, “Nasıl bir hastalığı ortaya çıkmadan önce belli bir belirtisi oluyorsa, mutlaka yerin içerisinde de bir tektonik hareket oluşmadan önce mutlaka bir değişkenlik oluyor. Bunu daha önceden kestirmeniz teknolojik cihazların geliştirilmesi ve bunu kullanan araştırmacıların var olması ile olacaktır. Ben inanıyorum ki zaman içerisinde nasıl hava tahmin raporlarından, günün hava durumunun nasıl olacağı tahmin ediliyorsa, depremlerin hangi alanda oluşabileceği konusunda da çalışmalar mutlaka yapılacak” dedi.
Dünyada en üst sıralarda yer alıyor
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Günay Çifçi, labarotuvarın Devlet Planlama Teşkilatı’nın desteği ile 2002 yılında kurulup, DEÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü kaynaklarıyla 2005 yılında faaliyete geçtiğini belirterek, bugüne kadar birçok başarılı projeler ile araştırmalar yaptıklarını kaydetti. Türkiye'nin deniz tabanında sismik araştırmalar yaptıklarını anlatan Çiftçi, “Türkiye’de alanında alt yapısı ve insan kaynağı olarak tek, dünyadaki gerek Kuzey Amerika gerek Avrupa gerek Uzak Doğu’da altyapı olanakları açısından da en üst sıralarda yer alan bir laboratuvarız. Öncelikle denizdeki depremsellik gibi tektonik çalışmaları, gaz hidratları gibi geleceğin enerji kaynaklarını, bunun yanı sıra petrol ve doğal gaz da dahil olmak üzere sondaj çalışmalarını çok kanallı, sismik, sonar şeklinde yapıyoruz” diye konuştu.
Aktif fay hatları saptanıyor
Çanakkale’de meydana gelen depremlerin, Türkiye’deki deprem gerçeğini hatırlattığını ifade eden Prof. Dr. Çiftçi, labaratuara bağlı dört adet araştırma gemisi olduğunu ve bu gemilerin Türkiye’nin denizlerinde araştırmalar yaptığını anlattı. DEÜ Jeofizik Sismik Labaratuar ekiplerinin denizlerde şu anda jeofizik verileri topladıklarını kaydeden Çiftçi, “Laboratuvara getirilen veriler gemideki bir ekip tarafından toplanıyor. Daha sonra bu veriler laboratuara iletiliyor ve bu laboratuarda da bunlar işlenerek yorumlanıyor. Yorumlandıktan sonra, aktif fayların saptanması, gaz çıkışlarının olup olmadığı, deniz altında kaymalar, heyelanlar var mı, denizde yapılacak olan mühendislik yapıları var mı bunları tespit ediyor. Denizin altındaki jeolojik ortamı saptamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Üniversitelerde bu laboratuvarların mutlaka sayısının artırılması gerektiğini dile getiren Çiftçi, araştırma gemilerinin de sayısının artırılması ve daha büyük gemilerle daha uzun süreli araştırmalar yapılması gerektiğini belirterek, okyanuslarda da çalışmalar yapabileceklerini söyledi.
Depremi kestirmenin çok boyutlu bir olay olduğunu ancak bu aşamada laboratuvarların öneminin yadsınamayacağını, laboratuvarlarının Türkiye’deki bütün üniversitelerle işbirliği içerisinde olduğunu belirten Prof. Dr. Çiftçi, “Sadece Türkiye değil Amerika’dan, Güney Kore’de, Avrupa’dan araştırmacılarla pek çok yoğun çalışmalarımız devam ediyor. Bu merkezlerin çoğalması önemli, örneğin İstanbul Boğazı’nda yapılacak bir tüp tünel geçişinde oradaki fayların varlığını ancak bu tür laboratuvarlar, sistemler ve bu konuda çalışan insanlarla tespit edebilirsiniz. Eğer orada aktif faylar varsa, yapılacak olan inşaat süresince bütün o aktif fayların konumunu, büyüklüğünü kestirerek orada yapı yapmanız gerekiyor. Bunun önlemini ancak bu şekilde alabilirsiniz. Önceden fayların konumlarını, lokasyonlarını bilmezseniz yapacak olduğunuz yapıları, doğal olarak önlem alınmadığı için deprem olduktan sonra daha büyük afetlere neden olacaktır. Bu tür laboratuarların, denizde çalışan araştırmacıların sayısının arttığı zaman, siz aktif fayların ve depremselliğin kestirimine yönelik çalışmalar yapacaksınızdır” diye konuştu.
Marmara'da üç boyutlu araştırma için destek aranıyor
Marmara Denizinde 2007 yılından bu yana çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Prof. Dr. Günay Çiftçi, "Bu konuda dünyaca ünlü bir jeofizik hocası ile birlikte bir projemiz var. Marmara’daki bütün aktif fayların konumunu 3 boyutlu sismikle belirlemeye yönelik bir proje taslağımız var. Türkiye’deki değişik üniversitelerden araştırma hocalarının katılımıyla yapacağız. Bu, Marmara depremi ile ilgili bütün tartışmalara son koyabilecek bir çalışma. Bu projenin de boyutu 10 milyon dolar civarında, bu konuda destek arayışı ve planlamalarımız devam etmektedir" dedi.
Labaratuvarın dünyadaki sayılı merkezlerden bir tanesi olduğunu dile getiren Çiftçi, aynı zamanda Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu’daki üniversite ve araştırma kurumları arasında en üst sıralarda yer aldığını, hem alt yapı hem de öğrenci sayısı açısından da dünyadaki diğer merkezlere göre büyük avantaj sahibi olduklarını söyledi.